ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
16 Mayıs 2024, Perşembe 17:47   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   Hz.İsa`nın Kefeni
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  4.Kas.2009 Çar 15:36:52      Hz.İsa`nın Kefenisohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
Tanrı rahibin hizmetkârına keten bezi verince o da James`e gitti ve ona göründü. APOKRİFA.

Basit bir biçimde söylemek gerekirse Torino Kefeni 430 santimetre uzunluğunda ve 110 santimetre eninde büyük bir keten kumaş parçasıdır ve üzerinde -önünde ve arkasında- çarmıha gerilerek öldüğü anlaşılan bir insanın görüntüsü vardır.

Yalnızca bu bile ilgi uyandırmaya yeterliyken bunun Hz.İsa`nın kefeni olduğu iddiası (kilise yetkilileri bu iddiada bulunmamışlardır) bir tartışma konusu olmuştur. Bu iddia nedeniyle ayrıntılı bilimsel incelemeler yapılmış uluslararası konferanslar toplanmıştır. 1978`de İtalya`daki Torino`da sergilenen kefen üç milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Gelecek sergilerde bu sayının çok daha yüksek olacağı kuşkusuzdur.

Bazıları kefen tarihinin 1357`de Charney`li II. Geoffrey`in Fransa`da Lirey`de sergilemesiyle başladığını düşünmektedir. Ancak İsa`nın görüntülerinden daha önce de söz edildiği bilinmektedir. Örneğin 4. yüzyılda bir kaynak Thaddaeus ya da Addai`nin Edessa`da (Urfa) "seçme boyalarla" Hz.İsa`nın bir resmini yaptığını nakletmektedir.

6. yüzyılda bir başka kaynak İsa`nın yüzünü bir havluya sildiğinde üstünde görüntüsünü bıraktığını bildirmiştir. Hz.İsa bu havluyu Edessa Kralı Abgar`ın bir elçisine vermiştir. Edessa`da Hz.İsa`nın resmi olduğu hikâyeleri Bizans ordusunun görüntüyü Konstantinopolis`e (İstanbul) götürdüğü 944 yılına kadar devam etmiştir. Resim burada 1204`e kadar kalmış o yıl Dördüncü Haçlı Seferi şövalyeleri kenti yağmalamışlar ve bu arada resmi de almışlardır. Kefenin 14. yüzyıl Fransa`sında sergilenebilmesinin açıklaması bu olabilir.


Solda) Konstantinopolis`te (İstanbul) 692 ile 695 yılları arasında kesilmiş bir II. Jüstinyen sikkesi. Hz.İsa`nın görüntüsünü taşıyan bu ilk sikkelerde kefendeki görüntüyle yakın bir benzerlik vardır. (Ortada) Sina Dağı`ndaki Azize Katherine Manastırı`nda 6. yüzyıldan kalma bir ikona. (Sağda) Kefenin 1898`de çekilmiş ilk fotoğrafının negatifi.

1999`da sarısabır ve mürrüsafi sürülmüş bir kumaş kullanılarak elde edilen görüntü.


KEFEN VE TARİHLEME ÇABALARI

Ortaçağlarda Hz.İsa`nın pek çok "kefeni" sergilendiği için Torino Kefeni`nin ilginçliği nereden kaynaklanmaktadır?

Kefen üzerindeki görüntü beyaz bir zemin üzerinde gayet soluk sarımtrak bir benzerliktir. Ancak bunun çarmıha gerilmiş bir insanın negatif görüntüsü olduğu anlaşılmaktadır ve garip olan yanı üç boyutlu bilgi de içermesidir. Görüntüde şaşırtıcı derecede ayrıntı vardır: Örneğin insan anatomisi bilek ve ayaklardaki çivi yaralarından akan kanla kırbaçlamanın yaralarıyla kafatasındaki kanla ve saç ve sakal ayrıntılarıyla büyük bir doğrulukla betimlenmiştir.

Gözlemciler ayrıca büyük bir olasılıkla kırılmış buruna ve gözlerdeki sikkelere de işaret etmektedirler. Kan lekelerine DNA testi yapılmış ve insan kanı erkek ve AB tipi kan olduğu anlaşılmıştır.

Toprak toz ve polen zerreleri gibi mikroskopik bulgular da vardır. Polenler incelenmiş ve uzmanlar yalnızca Kudüs ve Eriha çevresinde yetişen 19 ayrı bitki türü tespit ettiklerini iddia etmişlerdir.

1988`de Zürih Oxford ve Tucson`da laboratuarlarda Accelerated Mass Spectrometry tekniği kullanılarak radyokarbon (C-14) tarih saptama testleri yapılmıştır. Bu laboratuar çalışmaları için kefenden kesilmiş l santimetreye 57 santimetrelik bir kumaş parçası üç laboratuvara paylaştırılmıştır. Laboratuvar sonuçları kefenin 1260 ila 1390 yılları arasından kaldığım göstermiştir. Bu sonuçlar kumaşın yaşı sorununu çözmüş müdür?

Özellikle başta basın olmak üzere pek çok kişi ve çok sayıda bilimadamı için 1988 sonuçları kesindir. Ancak diğerleri örneğin kefenin ilk sergilendiğinden bu yana en çok insan eli değen kısmından alındığına işaret etmişlerdir. Ayrıca kefen 1532`de Torino`da bir yangında kavrulmuştu. Yanmanın yeni maddeler getirdiği kuramı bilinen örneklerin test edilmesiyle de doğrulanmıştır.

Yine bazıları eski keten elyafında bakterilerin ve mantarların yetiştiğini ve bunların kefen için kullanılan tarih belirleme süreciyle ortadan kaldırılamayacağına dikkat çekmişlerdir. Son olarak da radyokarbon tarihi 13. ya da 14. yüzyıl olduğuna göre görüntü (eğer sahte ise) ortaçağa ait olmalıdır ama hiç de öyle değildir.


Torino Kefeni`nin önü ve arkası. İki dikey çizgi yanık izleridir ve üçgen parçalar 1532 yangınında oluşmuştur.

KEFENİN AÇIKLANMASI

Şu halde Torino Kefeni nasıl açıklanmıştır? Bu bir sahtekârlık mıdır bir tesadüf ya da mucize midir? Zaman içinde bu açıklamaların hepsi ileri sürülmüştür. Örneğin kefen üzerinde fırça izleri yoksa da resim boyaları sürerek yapılmış olabilir. Bazıları görüntünün sıcak bir heykele yaslanan kumaşın kavrulması olduğunu iddia etmişlerdir. Yine bazıları çürümekte olan insan vücudundan çıkan gazların yarattığı bir tür "buğugraf" olduğunu savunmuşlardır. Bazıları bunun bir cesedin doğal izi olduğunu kanıtlamaya çalışmışlardır (Volkringer etkisi ya da keten elyafın suyunun çekilmesi).

Bir kısım araştırmacılar da radyasyon kuramlarına başvurmuşlardır: Vücudun doğal elektromanyetik alanının kumaşla etkileşimi. Bazıları Hz.İsa`nın dirildiğindeki doğaüstü elektromanyetik radyasyon patlamasını savunmuştur İsa`nın dirilmesine ilişkin ruhsal enerjilerin kefendeki izleri bıraktığını söyleyenler bile vardır.

Şu halde bu esrarengiz keten kefeni nasıl açıklayacağız? Bu gerçekten bir mucizenin kanıtı mıdır? iddia ve deney için hâlâ imkân vardır. En inandırıcı kuramlardan bazıları kefenin üzerindeki izin henüz tam olarak anlamadığımız karmaşık ve hassas doğal süreçlerin sonucu oluştuğudur.

Kudüs`te eski bir mezarda bir anatomi mankeniyle yapılan deneylerde hararetle (ölüm sonrası ateş) birleşerek tepkimeye giren insan terinin ortaya bir asit çıkardığını ve bunun mezarın kireçli ve çok rutubetli ortamında ham keten üzerinde bir tür görüntü oluşturabileceğini göstermiştir.

Gerçekte her ne olmuşsa olsun Torino Kefeni gerçek bir bilimsel anormalliktir ve yıllardır yapılan bütün çözümlemelere ve sınıflandırma çabalarımıza inatla direnmektedir.


(Solda) Kefen kumaşının dokumasının büyütülmüşü. Lekeler kan izleri ve serum lekeleri olarak belirlenmiştir. (Sağda) Bir görüntü analizöründen kefenin üç boyutlu bilgisi. Cepheden tam görünüş
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

NothingEIseMatters

NothingEIseMatters resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  4.Kas.2009 Çar 15:56:44sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
Dıscovery Channel da gösterdi. Kefeni diye bilinen bez parçası fake çıktı :D Bitane Bilim adamı  bitane cesede küf sürerek kefenlemiş. ve sözde isa kefeni diye adlandırmış :D Bende Dıscovery nin yalancısıyım valla :D
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  5.Kas.2009 Per 06:50:04sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

 Hz isa Aleyhi`s Selamı kimse öldürmedi ki onun bir kefeni olsun

ispatı kuranı-kerim`in  nisa suresi 157 ve 158. ayetleridir.

 

157. ve: "Biz Allah`ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih`i öldürdük." Demeleri yüzünden. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat kendilerine bir benzetme yapıldı. Onda anlaşmazlığa düşenler bundan dolayı şüphe içindedirler, o hususta tahmin peşinde gitmekten başka hiç bir bilgileri yoktur. Kesin olarak O`nu öldürmediler.

158. Doğrusu Allah, O`nu kendine doğru yükseltti. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.

 ayrıca faydalı olabilecek birkaç bilgi daha:

İSA A.S

“DECCAL”I YERYÜZÜNDEN KALDIRACAK

DALGA BEDENİNİ(“RUH”UNU) TEKRAR YOĞUNLAŞTIRMAK SURETİYLE ARAMIZA DÖNECEKTİR (33 yaşın sureti ve şekliyle)


 

Ve DECCAL`ı yeryüzünden kaldıracak olan şahıs da Hazreti İSA aleyhi’s-selamdır.

 

İSA aleyhisselamın gelip gelmeyeceği ya da ne şekilde geleceği konusunda bir hayli fazla spekülasyonlar yapılmaktadır.

Biz, Cenab-ı Hakk’ın verdiği ilim ve eriştirdiği müşahede nisbetinde düşüncemizi arzedelim, belki meraklılarına faydalı olur.

Nakledilir ki, Hazreti İSA yeryüzünden ayrılmadan önce ``İki bin sene sonra tekrar aranıza döneceğim" demiştir.

Rasulullah salla’llahu aleyhivesellem ise Kur’an-ı Kerim’den sonra gelen en itibarlı hadis kitaplarında kesinlikle vurgulandığı bir biçimde İSA peygamberin yeryüzüne ineceğini ve DECCALı yok edeceğini açıklamıştır.

İSA aleyhisselam bizim müşahedemize göre şu anda ruhani bedeniyle serbest bir biçimde diğer Nebiler-Rasuller ve üst dereceli fetih ehli evliyaulah ile birlikte berzahta yaşamına devam etmektedir.

 

KEŞİF, fizik bedene bağımlılık devam ederken manevi aleme vukuf ve onlarla irtibat halidir.

FETİH ise, fizik - biyolojik beden yaşamına devam ederken, “ruh” dediğimiz dalga bedenin -ışınsal bedenin- bağımsızlığını kazanma halidir ki, bu durum tasavvufta, "ÖLMEDEN ÖLMEK" diye tanımlanır.

 

İşte bu fetih gelmiş, yani ölmeden ölmüş, ruhuyla - mikrodalga alemde yaşama yeteneğini elde etmiş kişiler; diledikleri takdirde bu bedeni yoğunlaştırmak suretiyle aramızda biyolojik bedenle görünebilirler ve çeşitli işler başarabilirler.

Nitekim bunun bir örneği de HIZIR aleyhi’s-selam’dır. Dilediği anda biyolojik bedene geçip görünür, dilediği anda da dalga boyutta yaşamına devam eder.

Bu esastan olmak üzere Gerek Abdülkadir Geylani hazretlerinin ve gerekse daha başka fetih ehli zevatın aynı anda birkaç yerde görülüp yemek yemeleri, hep bu türden olaylardır.

Hazreti İSA’da, şu anda yaşamakta olduğu RUH ya da dalga bedenini tekrar yoğunlaştırmak suretiyle yeni baştan aramıza dönecektir ki, bu dönüş yaşı da, ayrıldığı andaki 33 yaşın sureti ve şekliyle gerçekleşecektir. Muhakkak gerçeği en mükemmel şekilde bilen Allah’tır.


DECCAL hakkında da biraz bilgi verelim

En büyük yalancı

Sonlu sınırlı bir Tanrı

Açık açık “ALLAH” olduğunu ilan ederek gelecek olan varlık

Sağ gözü kör yani Hakk’ı-gerçeği görmekten perdeli, sahip olacağı olağanüstü güçlerle insanları kendine tapındıracak YÜCE RAB olduğunu iddia edecek varlık

Bütün yaratılmışları var eden bir TANRI olduğunu iddia eden varlık

Kudret sıfatı da en geniş şekliyle açığa çıktığı mahal

Her gerçeği saptırma, olduğunun aksine gösterme ve kabul ettirme işlevi(‘’ak’’ı kara, ‘’doğru’’yu yanlış, ‘’cennet’’i cehennem gösterme)

Kişinin, kendisini “Allah”tan ve “hilafetten” alakoyan dünyası

İsa aleyhisselamın yeryüzünden kaldıracağı varlık

 

Kısacası ``Deccaliyet`` her gerçeği saptırma olduğunun aksine gösterme ve kabul ettirme işlevidir.

 

DECCAL FİTNESİ

 

Sağ gözü kör yani hakkı, gerçeği görmekten perdeli, sahip olacağı olağanüstü güçlerle insanları kendine tapındıracak YÜCE RAB olduğunu iddia edecek varlık

Allah`ın sünneti olduğu üzere, önce insanları ALLAH`a inanmaya, O`nun SONSUZ-SINIRSIZ TEK olduğuna; tapınılacak bir TANRI olmadığına, her türlü, şekil, renk, ışık ve bu tür kavramlardan münezzeh yüce bilgi ve güç sahibi evrenüstü, enerji üstü bir kavram olduğuna işaret edip uyaracak olan "MEHDİ" lakablı kişi çıkacak.

Arkasından da bu anlayışın imtihanına tabi tutulmak üzere insanlar, DECCAL ortaya çıkacak; ve insanların asırlardır tapındıkları gökyüzündeki TANRISI olduğunu bildirecek ve onları kendine tapınmaya, kendi TANRI`lığını kabul etmeye davet edecek.

"MEHDİ"nin açıkladığı ALLAH kavramını idrak etmiş olanlar, bu gerçeği farkettikleri için, ne kadar olağanüstü olaylar ortaya koyarsa koysun, DECCAL lakablı TANRI"lık iddiasındaki varlığa inanmayacaklar ve Hazreti Muhammed`in Kur`an-ı Kerim ile bildirmiş olduğu esaslara bağlı kalarak ölümötesi yaşama geçeceklerdir.

Kur`an-ı Kerim`de "İHLAS" suresinde açıklanan "ALLAH" kavramının manasını anlamamış; kafasında yarattığı bir TANRI`ya "ALLAH" ismini etiketliyerek yönelen insanlar ise, tasavvurlarındaki gökte bir yerde yaşayan TANRI`larını karşılarında bulunca, hemen O`na koşacaklar ve sonuçta, kendilerine yapılan uyarıya kulak vermemenin cezasını büyük bir hüsran ile alacaklardır.

DECCAL NEREDE ÇIKAR?

Deccal, bireyin bilincinde açığa çıkar

Deccal, bireyin karşısına çıkar

Deccal, bir ülkede toplumun karşısına çıkar

Deccal, tüm dünyanın karşısına çıkar

 

HER İNSAN YAŞAMINDA DECCAL FİTNESİYLE

KARŞI KARŞIYA KALIR

 

Düşünmeyiz ki, her insan Deccal fitnesiyle karşı karşıya kalır yaşamında

Bekleriz hep kıyamet öncesinde gelecek sağ gözü kör Deccal’ı

Deccal”ın, kişinin, kendisini “Allah”tan ve “hilâfetten” alakoyan dünyası olduğunu; dünya zevkleri için beyin çalıştırmanın “Deccalın Cennetini seçmek”, ölümötesi yaşama hazırlanmak, “fiysebilillah” yaşamak ve “halifelik” sırrına ermenin de “Deccalin cehennemini göze alıp içine atlamak” olduğunu farketmeyiz bile

Çünkü bu konuları hobi olarak, veya vicdanımızı rahatlatacak kılıflar olarak ele alıp; haftada bir kaç saat bu konuyla ilgilenerek muhteşem bir şekilde kendimizi aldatırız.

 

DECCALIN SÖZCÜLERİ

 

İlme yönelen, kişi ve kişilikle uğraşmaz, ilmin gereğini yaşar.

Vehmin hükmü altında olan kişi ise, ilmi bir yere bırakır kişi ve kişilikle uğraşır.

Eğer kişi ve kişilikle uğraşıyorsa bilecek ki, o anda vehme tAbi. Tasavvufi tabirle, şeytana tabi. Yok eğer ilme tabi ise, o zaman bugün bir çok insan var toplumda özellikle bu ülkede, şöyle fikir öne süren:

“Efendim Hazreti Muhammed sekiz tane hanım almış, on tane hanım almış, bu kadar hanıma düşkün bir insanın nasıl Rasul olması söz konusu olabilirmiş?

Rasulullah diyor ki;

“Yarın ölmeyeceksin, diri diri mezara gireceksin!. Ölüm ötesinde seni böyle bir yaşam bekliyor. O yaşama göre kendini hazırla!.”

Öteki ahmak da diyor ki:

“Rasul sekiz tane hanım almış. Ben Onu dinlemem!.”

Dinlemezsen dinleme

Sen Onu dinlemiyorsun diye Rasulullah’ın bir kaybı mı var?

O, sana sadece uyarıda bulunuyor;

“Böyle bir olay, böyle bir hesap seni bekliyor. O yaşama göre kendini hazırla diyor.

Sen tutup da Onun yemesi-içmesi ile, oturması-kalkması ile evlenmesi ile vaktini harcarsan boş konuşmuş olursun. Kaybı da bunun, sana olur.

Rasulullah’ın kaybedeceği bir şey yok!. O, kendi için senden bir şey istemiyor ki anlayışı kıt...

Demek ki, önemli olan, ilimle ilgilenmektir. Kişi ve kişisel yaşamla değil

Kişi ve kişilikle uğraşmaya seni, gerek vehmin veya gerekse çevren yönlendirir.

Böyle konuşanlar “Deccal”ın sözcüleridir!.

Orada senin diyeceğin şey;

“Arkadaş, kişiyi bırak, bana ilmi eleştir!. Kişi benim için önemli değil Ben bugün varım yarın yokum. O kişi de bugün var yarın yok... Kişiden bana ne?.

Sen bana bu ilmi eleştir!. Gücün yetiyorsa!.. Eleştirebiliyorsan eleştir; eleştiremiyorsan o zaman şeytanlık yapıyorsun demektir.

“Ben kaç sene efendi şeyhime gittim. Bize nâfile ibadetlerin bir çoğunun gereksiz olduğunu söyledi.

Ben, yapmam gereken bu ibadetleri yapamadığım için, boşa geçirdim zamanımı demek ki!. Şimdi ne olacak?.”

Ne olacak!. Kayıp kayıptır. Yanlış adresten yanlış bilgi aldın!.

Bunun sonucu da senin kaybındır. Telâfi etme şansın yok!.

Kişinin geçmişi telâfi etme şansı yok. Bunu baştan beri söylüyorum!.

İnsanlar hataya yatkın varlıklar. Bunu biliyoruz. Dünden ibret alıp, ona göre yarını değerlendirmeliyiz.

Dün seni yanıltan kişi, yarın da yanıltacak demektir. O zaman ona karşı panjurunu indireceksin. Başka yolu yok

 

DECCAL İLMİ

İLE İSA ALEYHİSSELAM İLMİ ARASINDAKİ FARK

 

Kudret”, sıfat mertebesidir. Muhammedî ilim ise, ZAt’tan gelir.

Sıfat mertebesinin kemalatından ve kudret sıfatının özelliklerini açığa çıkarabilecek şekilde yaratılan İsa aleyhisselâm zaten bu yüzden “kudret” sıfatıyla zahir olmuştur; bu yüzden de getirdiği ilim anlaşılmamıştır.

İlmin anlaşılır olması için, o kişinin fıtratının ilim sıfatından programlanması gerekir.

Deccal ise, ilimde işin hakikatına ilmen vakıf olmasına rağmen programı itibariyle kudret zuhuruyla gelecektir..

Deccal ilmi ile İsa aleyhisselam İlmi arasındaki fark ise şudur,

İsa (a.s) enfüsi kemalata sahip olarak hakikata vakıf olmuştur; bu yüzden insanları ALLAH`a; semanın krallığına, yani düşünsel boyutun özelliklerine davet etmiştir... Buna karşılık Deccal ise, afâki boyuttan seyirle hakikatına vakıf olmuş, bu yüzden de kendisinde açığa çıkan “kudret sıfatı “ desteğiyle de insanları kendine tapmaya davet etmiştir!

İnsan, hakikatı yalnızca afaktan alırsa; enfüste seyrini tamamlayamaz ise, ona da deccalleşme tehlikesi baş gösterir.

Bilmem açıklayabildik mi?

"Afakta" algılamaktan anlatmak istediğim şu;

Kesret=çokluk boyutunda bütün varlıkların aslında TEK varlık olduğunu farkederek, kendisinde o çokluktaki tek varlığın kudretini farkedip açığa çıkarmak.

"Enfüste" algılamak ise, nefsinin hakikatının Mutlak "TEK"e ait olduğunu farkederek, herkesi kendi hakikatını tanımaya davet etmek.

 

Selametle

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir